Yade Kitap’tan Cihad-ı Ekber ve Milli Müdafaa Acıları kitabının yazarı Osman Karaca söyleşisi…

Osman Karaca’yı tanıyabilir miyiz?

1964 yılında Yozgat Merkez İnceçayır Köyünde dünyaya geldim. İlk ve orta öğrenimini Yozgat’ta tamamladım, hayat şartları gereği okula devam edemedim. 1985 yılında Ege Üniversitesi Tıp Fakültesi Hastanesinde memur olarak göreve başladım. Sendika, dernek gibi birçok sivil toplum teşkilatında kurucu ve yöneticilik yaptım. İzmir’de Yozgatlılar Derneği bünyesinde Yozgatlı gençlerimizle birlikte “Yiğitler Harmanı” dergisini çıkardık. 2005 yılından itibaren memleketi Yozgat’tan başlamak suretiyle kendi imkânlarım ölçüsünde öykü ve folklorik araştırma ve incelemelerde bulundum.   Yozgat’ın yarıya yakın köylerini dolaşarak Çanakkale ve Kurtuluş Savaşı şehit ve gazilerinin cephe anılarını derledim. Bu çalışmaları; “Her Hayat Bir Destandı (2009), Şehit Oğlu Şehit Tekgül (2011), Kanla Yoğrulduk (2013) adlı kitaplarıyla ölümsüzleştirdim. Yaptığım araştırmaların birçoğu Ulusal basın başta olmak üzere çeşitli gazete ve dergilerde yayımlandı.

2012 yılında emekli oldum ve memleketim Yozgat’a döndüm. Evliyim, bir oğlum bir de kızım var.

 

Cihad-ı Ekber ve Milli Müdafaa Acıları çok kapsamlı ve belli ki uzun süreli bir çalışma, bize biraz o çalışma sürecinden röportajları gerçekleştirirken yaşadığınız, karşılaştığınız şeylerden bahseder misiniz?

Evet, sizlerin de bildiği üzere oldukça meşakkatli ve bir o kadar da mühim bir konuyu kaleme almanın bilinciyle hareket ederek, öykülerin tamamına yakınını bizzat il il dolaşarak derledim. Eksiği bulunan öyküleri bu kitaba koymadım. Örnek verecek olursak; Çekerek Bazlambaç köyüne üç kez gitmeme rağmen hikâyenin asıl kahramanı olan “Kara Hamdi” adını bulmak, tam on iki yılımı aldı. Eğer isteseydim, “Şerif Hanımın kocası der geçerdim. Kaleme aldığımız bu öyküler, ecdadımızın vatan uğruna gösterdiği büyük fedakârlıkları anlatıyor. Bizim üzerimize düşen de, hikâyeleri olduğu gibi ölümsüzleştirmek.

 

Bir yazar için bu derlemeyi kitap haline getirmek nasıl bir deneyim?

Derlemiş olduğum öykülerin bazılarını o kahraman gazilerimiz hayatta iken daha çocuk yaşta köy odalarında dinleme şerefine nail oldum. Cephede yaşadıklarını anlatırlarken, sanki o anı yaşıyormuş gibiydiler. Bizler onlara çok şey borçluyuz. Bu bilinçle yola çıktım ve amacım, tüm Şehit ve Gazilerimize rahmet okutmak, yaşadığımız toprakların hangi şartlarda kazanıldığını gelecek kuşaklara taşımak.

Bu yaptığım çalışmaların okurlarımız tarafından değer görmesi, şahsımı mutlu etmekle beraber, ülkesine ve ceddine göstermiş olduğu minnet ve saygının en güzel örneğidir.

 

Esasında yaptığınız çalışma yazarlıktan öte bir raportörlük, sizi yeni tanıyan okurlarımız için Cihad-ı Ekber’den önce böyle bir çalışmanız var mıydı?

Gerçekte tam adı nedir bilemiyorum. Araştırmacı, Yazar unvanı, basın ve medya tarafından adımın başında kullanıldığı için benimsemek durumunda kaldım.

 

Yukarıda belirttiğim üzere daha önce yayımlanan üç kitabım var.

Bunlar sırayla “Her Hayat Bir Destandı (2009) üç baskı yaptı, Şehit Oğlu Şehit Tekgül (2011) PKK terör örgütü tarafından şehit edilen Şehit Mustafa TEKGÜL anısına kaleme alındı Sorgun Belediyesi Kültür Yayını olarak üç bin adet basıldı ve alanında bir ilki oluşturdu, Kanla Yoğrulduk (2013) iki adlı kitap iki baskı yaptı.

 

Yeni çalışmalarınızdan bahseder misiniz?

Yeni çalışma olarak; Aslında elimde onlarca öykü var. Bu öykülerin çoğu Yozgatlı Gazilerin hatıralarından oluşuyor, yani yerel. Sizler de iyi bilirsiniz, yayınevleri yerel eserler konusunda çalışma yapmazlar. Resmi kurumlar değerlendirmek isterlerse kitaplaştırmayı düşünüyorum.

 

Yade okurlarına bir mesajınız var mı?

Yade Yayınevi bünyesinde çıkan eserlere göz attığımızda, Türk kültürüne yeni ve ölümsüz eserler kazandırmış, kısa süre içerisinde birçok ilde kitap fuarlarında stant kurarak yazarlarını okuyucularıyla buluşturmuştur.

“YADE” adı nadide eserleriyle geleceğe ışık, geçmişe de kaynak eserler sunmaya, yayıncılık tarihine damga vuracaktır. Değerli Yade Kitap okurlarına sonsuz teşekkürler.