Hikaye

15 sonuçtan 1-12 arası gösteriliyor

  • Atatürk’ten Öyküler

    75,00

    Atatürk’ten Öyküler

  • Bilgelerden Öğütler ve Hikayeler

    65,00

    Bilgelerden Öğütler ve Hikayeler

  • Daha Papatyalara Yetişeceğim

    70,00

    Rukiye Özdemir – Daha Papatyalara Yetişeceğim

  • Kağnı

    45,00

    Sabahattin Ali – Kağnı

  • Küçük Bir Ege Masalı

    60,00

    Pınar Elif Karabal – Küçük Bir Ege Masalı

  • Küs Topraklar

    70,00

    Salim Taşçı – Küs Topraklar

  • Kuyucaklı Yusuf

    55,00

    Sebahattin Ali – Kuyucaklı Yusuf

  • Mazlumların Gözüyle Recep Tayyip Erdoğan

    70,00

    Vahap Baykara – Mazlumların Gözüyle Recep Tayyip Erdoğan

  • SABAHIN KOKUSU

    60,00

    Sabahın Kokusu – Ali YURTSEVEN

    Vitrinler temiz ve satılacak ürünlerle doluydu. Çıkışa doğru küçük bir yerde mini şark köşesi yapılmış, içine otantik kıyafetler giydirilmiş mankenler bile oturtulmuştu. Bazı duvarlarda ışığı yansıtan ve dükkânı daha geniş gösteren aynalar da vardı.
    İç aydınlatmada gözleri yormayan, sarı ve beyaz soft ışıklar kullanılmıştı. Bir anda ortamdan etkilenerek kendimi hiç ihtiyacım yokken alışverişin ortasında buldum. Küçük paketli baharatların her çeşidini ve içtiğim papatya çayından aldım.
    Çıkışta bulunan kasaya ödememi yaparken dış taraftaki aynadan dükkânın tabelasından yansıyan adını okudu. Gözüme şirin gözüken tabelada “Senin Yerin Baharat Evi” yazıyordu.
    Dükkândan ayrılırken kendimi daha mutlu hissediyordum. Gün boyu burnumda sokağımızda yeni açılan baharat dükkânının kokusu vardı.

  • Ses

    35,00

    Sabahattin Ali – Ses

  • Sırça Köşk

    50,00

    Sabahattin Ali – Sırça köşk

  • SÜPÜRGE OTU

    90,00

    Geceyle ilgili hatırladığım, yatağımdan fırlayıp da çalan telefonda, dükkânımızın civarındaki apartmanların birinde oturan bir komşunun sesi ve sonrasında kapımızın zilinin acı acı çalınması, yumruklanması ve hatta tekmelenmesi… Telefon elimdeyken babam da kapıda, yüzünde sadece gözleri kalan Vedat’a bakıyordu.

    “Dükkân yanıyor!”

    Uzaktan gelen duman kokusuna doğru nasıl koştuk, nasıl gittik hiçbir şey yok aklımda. Griden siyaha dönen dumanlar dükkânı çevrelemişti. Alevler camları patlattıkça dumanlar simsiyah olup yükseliyordu. Kovayla su taşıyanlar, hortum uzatanlar, koşuşanlar, bağıranlar… Film izler gibi izliyordum. Vedat’ın dükkân kapısına sert bir tekme vurmasıyla kendime geldim. Gümmmm diye açıldı kapı. Alevler oradan da çıkmaya başladı. Burnunu bir bezle kapatıp içeri giren Vedat’ı kimse tutamadı. Çığlık atan, yardım isteyen süpürge otlarının sesini duyan Vedat dükkândan geri çıkmadı.